Son 40 yılını otoriter bir rejimde piyasa ekonomisini oluşturmaya, Yuan’ı birinci sınıf bir rezerv para birimi haline yükseltmeye ve muazzam bir borçlanma/tahvil piyasası oluşturmaya adayan Çin için önemli bir kredibilite kaybı bu son adım.
Çin hükümeti bu hafta açıklanması beklenen büyüme verisi açıklamasının belirsiz bir tarihe ötelendiğini duyuruverdi hafta başında. Resmi bir neden gösterilmezken, söz konusu erteleme, Başkan Xi Jinping’e üçüncü bir dönem vermesi beklenen kritik Komünist Parti kongresine bağlandı. Fakat zihinler de bulandı.
Çin’de emlak piyasasında yaşanmakta olan derin daralma, sıfır Covid-19 politikasına bağlı olarak devam eden kilitlenmeleri, iklim krizine bağlı kuraklık, yurtiçi ve yurtdışı talepte izlenen kademeli yavaşlama 2022 boyunca Çin’e ait büyüme beklentilerinde sürekli aşağı güncelleme yapılmasına neden olmakta.
Başta bu sene Ukrayna işgali ile çok yükselen, şimdilerde talep endişeleriyle düşme eğiliminde olan petrol olmak üzere, emtia piyasası katılımcılarının gözü kulağı da Çin’in ekonomik büyüme açıklamasında. GSYİH, ikinci çeyrekte bir yıl öncesine göre sadece %0,4 arttı. Ekonomistler, salı açıklanması gereken üçüncü çeyrek verilerinin güçlenerek %3,3 olmasını bekliyordu. Peki madem toparlanma bu kadar elle tutulur halde ve işler yolunda gidiyor, o zaman Çin hükümeti neden bu veriyi gizlemeyi seçti?
Genel beklenti Çin GSMH büyümesinin bu yıl %3,5’le pandemi dönemindeki %2,2 hariç son 40 yılın en zayıf büyümesi olacağı yönünde. Ortalamada olmasa da Çin’de ekonomik büyümenin bu sene %3’ün de altına inebileceğini söyleyen ekonomistlerin sayısı az değil.
Küresel ekonomi yüksek enflasyon ve durgunluk sularında seyrederken, 1990’ların başından bu yana dünya ekonomisinin büyüme dinamosu olan Çin’de büyüme verisinin açıklanmasının ertelenmesi hayra alamet değil. Çin gibi bir rejimde ekonomik verilerde kritik metriklerle siyasi amaçlar için “oynanması” şüphesi elbette yeni değil. Fakat, yıllarca büyüme odaklı ekonomi politikaları izleyip de GSMH verisinin çift haneli performansını gururla dünyaya açıklayan Çin’de böylesi bir karartma, pandemi sonrası taşları yeniden yerine oturtmaya çalışan dünya ekonomisi adına uyarıcı bir nitelikte.
Üstelik tek ama kritik bir zamanda çok önemli bir verinin keyfe bağlı şekilde açıklanmayışı, küresel ekonomide lider konumda olma yarışında ABD ile kısasa kısas rekabet yapan bir ekonomi adına oldukça “uygunsuz” bir durum aynı zamanda. Ukrayna işgali ile küreselleşmenin kabaca ikiye bölünmekte olduğu izlenirken, Batıya alternatif olarak gelişen Çin-Rusya aksı için bile sıra dışı bir haber bu.
Manşetlere, açıklanması ileri bir tarihe ötelenen büyüme verisi olarak geçse de kısa bir tarama yapınca ortaya çıkan aslında GSMH yanında açıklanmayan verilerin perakende satışlar, konut fiyatları ve sanayi üretimi ile ilgili veriler de olduğu görülüyor. Geçen hafta da beklenen ticaret rakamları açıklanmamıştı.
Sayısal incelemeden kaçınma arzusu, otoriter bir devlette sıkça tecrübe edilen bir durum. Fakat son 40 yılda “kabuk değiştiren” Çin rejimi için bile sıra dışı. Çin ekonomisinde çok derinden bir şeylerin uzun süredir yanlış gittiği ve derinden seyreden problemlerin yüzeye vurmak üzere olduğu hissini yaratıyor.
Çin ertelediği veri açıklamasını mutlaka yapacak ancak bu son haber makroekonomik göstergelerin nasıl siyaset elinde oyuncak hale dönüşebildiği konusunda dünyaya yapılan bir yeni hatırlatma niteliğinde. Son 40 yılını otoriter bir rejimde piyasa ekonomisini oluşturmaya, Yuan’ı birinci sınıf bir rezerv para birimi haline yükseltmeye ve muazzam bir borçlanma/tahvil piyasası oluşturmaya adayan Çin için önemli bir kredibilite kaybı bu son adım. Dünyanın yatırım cenneti olan Çin ekonomisinde uzun süredir GSMH verilerinde “dokunuşlar” olduğu bilinse ve buna rağmen yatırım çekme becerisinde bir deprem yaşanmamış olsa da 1970’ler tarzı uzun soluklu bir stagflasyon olasılığından korkulduğu bu dönemde Çin’den gelecek veri akışının niteliği çok önemli.
Büyüme performansının seyri, sayısal üstünlük hikayeleri kadar Çin’in veri açıklamasını keyfi şekilde ötelemesinin ardından akıllara gelmesi gereken bazı kavramlar var. Kurumsal güvenilirlik bunlardan belki de en önemlisi. Katı bir şekilde yönetilen bir ekonomi içinde kurumsal güvenin aşınması bireylerin tüketim tercihlerinin bütünü olarak da kabul edilebilecek ekonomi açısından beklenmedik dönemeçlere kapıyı açıyor.
TÜRKİYE’DE KURALSIZ EKONOMİ YÖNETİMİNDE YENİ AŞAMA
Çin’in küresel ekonomi adına da çok önemli olan büyüme verisini bu kadar rahat gizleyebilmesi, sosyal ve ekonomik olarak yol ayrımına gelmiş Türkiye için de değerli bir perspektif kazandırıyor.
Bu hafta Türkiye’de de bir ilk yaşandı.
AKP’nin Meclis’e sunduğu Torba Yasa içinde KKM olarak bilinen düzenlemede sürenin uzatılması ile ilgili maddeye ilişkin yapılan tartışmalarda, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nı (TCMB) temsilen Meclis’e gönderilen banka Strateji Genel Müdürü, Kur Korumalı Mevduat (KKM) için TCMB’den kaynak aktarımı miktarını soran Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’na bilgi vermeyi reddetti. Bu bilgi karartması “Hazine ve Maliye Bakanlığı için bütçeden şu ana kadar 85 milyar TL faiz ödendi” açıklaması yapılırken iyice dikkat çekici. Üstelik, vergilerimizle yapılan bu aktarım hakkında bilgi edinmenin Anayasal bir hak olması bir yana, TCMB kanunu gereği kendi işleri hakkında TBMM’ye bilgi vermek zorunda.
Aşılan, işte bu eşik oldu.
Faiz politikasının yarattığı yüksek enflasyon ve yüksek cari açık ve faiz indirimleri kararının siyasi iktidar merkezlerinden dikte edilmekte oluşuyla TCMB’nin güvenilirliği, Banka’nın tabi olduğu kanunlar içinde hareket edip etmediği uzunca bir süredir tartışma konusu. Bu sorular sorulduğu için de önemli sayıda ekonomist hükümetin ateş hattında.
Çin örneği ile TCMB’nin hesap vermekle yükümlü olduğu Meclis’ten bilgi gizlemesi aynı durum değil. Ancak benzer soruları akıllara getiriyor.
Güvenilirlik zor kazanılan ve kolayca harcanabilen soyut bir kavram. Konu ekonomi politikalarına, ülkenin kurumlarına olan güvenilirlik olduğunda varlığı ekonomide mucizeler yaratacak zemini sağlayabiliyor. Güvenilirlik yok olduğunda ortaya çıkan fiyaskolar ise ekonomide düzeltilmesi yıllar alacak sorunların üretilmesine yol açarken vatandaşlarının hayatlarından da yılların çalınmasına yol açıyor.
Çin veya Rusya gibi kuralları olan ancak siyasi liderlerin inisiyatifine kalmış ekonomilerle gelişmiş, kurallı ekonomiler arasındaki fark çoğu zaman bir zihinsel algı kadar basit bir değişkenle açıklanabiliyor.
Türkiye özelinde 2023 seçimleri öncesinde ekonomi yönetiminde iktidarın kimlere, nasıl bir düzene öykündüğü orta ve uzun vadeli politika uygulamalarının başarısını ya da başarısızlığını belirleyecek önemli bir başlangıç noktası olarak vücut buluyor.
PolitikYol
SPOR
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024SPOR
21 Kasım 2024